HER Projesi için geldiğim PATRAS’ta ilk hafta deneyimlerim

HER Projesi için yaklaşık 1 haftadır bulunduğum Yunanistan’ın 3. Büyük şehri Patras’tan herkese selamlar. Atina’dan yaklaşık 3 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından ulaştığımız Patras oldukça sakin bir hayata sahip ve güzel tatlı bir şehir. Dikey ve yükse binaların yerine yatay mimari ile sahil şeridi boyunca uzanan şehir ayrıca Interrail yapan gençler için uğrak bir nokta. HER Projesi kapsamında çalışmalarımıza Patras’a geldikten 1-2 gün sonra başladık. Projenin amacı, göçmen statüsündeki kadınların yaşamlarını terk etmek durumunda kaldıkları ülkelerindeki gibi nasıl devam ettirebileceklerini belirlemek ve yine göçmen kadınların bilgi iletişim teknolojilerindeki becerilerinin hangi seviyede olduğunu belirlerken onlara bu beceriler konusunda yardımcı olmak. Bununla alakalı ilk 10-15 günlük çalışmalarımız genel hatlarıyla masa başı araştırmaları ve oryantasyon ile sınırlıydı. Çünkü hem ben hem de buraya İtalya ve Romanya’dan gelen ev arkadaşlarımın bu proje kapsamında çalışırken yeni bir ülkeye uyum sağlamak ve ilk defa çalıştığımız bu konu hakkında bir miktar bilgiye sahip olmamız gerekiyordu. Bu kapsamda ilk 10-15 günlük süre için bize verilen görev göçmen kadınların istihdam ihtiyaçları, eğitim ihtiyaçları, sağlık sorunları ve sosyal katılımda yaşadıkları sorunlar ve daha fazlası üzerine yapılmış çalışmaları incelemekti. Tabii ki bu konuda mevcut raporlar olduğu için aslında hem çalışmak hem de şehri keşfetmek için vaktimiz oldu. Patras öğlenleri çok sıcak olduğu için şehirde öğle saatleri adeta bir hayalet kasaba atmosferi hakim oluyor. Ancak bu durum güneşin batışından sonra çok hızlı bir şekilde değişiyor ve şehir adeta bir festival ortamına bürünüyor. Özellikle şehir meydanının etrafını saran caddelerde pek çok kafe mevcut ve akşam saatlerinde buralarda yer bulmak neredeyse imkânsız. Şehrin tarihi açıdan da görülebilecek güzel noktaları var. Bunların başında Patras Kalesi ve St. Andrews Kilisesi geliyor ve ilk hafta itibariyle şehir merkezine yürüme mesafesinde oldukları için bu iki eseri de birkaç defa ziyaret etme fırsatı bulabildik. Özellikle Patras Kalesi’ne çıkan St. Nicholas merdivenleri ve merdivenlerin sonunda sizi karşılayan manzara büyüleyici. Bununla birlikte Yunanistan’daki en büyük Ortodoks kilisesi olan ve Balkanlardaki en büyük 3. Bizans-stili kilise olan St. Andrews Kilisesi oldukça ihtişamlı ve birkaç defa ziyaret edilmeye değer bir tarihi eser. HER Project kapsamında ilk haftam genel olarak bu şekilde geçti ve gelecek haftalar için de henüz heyecanımı koruyorum. 8 hafta sürecek bu güzel tecrübeyi elimden geldiğince paylaşmaya devam edeceğim.

MERT KOÇ

Posted in Projeler.

Bir yanıt yazın