Hayatımız boyunca hep daha iyisini ararız. Peki, bu “daha iyi” tam olarak neyi ifade ediyor? Bu hafta sizlerle, Kanada’ya yerleşen çok sevdiğim bir arkadaşım Emre’yi de anarak yaşam standardı ve yaşam kalitesi kavramları hakkında görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Emre, yaşam standartları bakımından ülkemizde birçok bireyin istediği koşullarda yaşıyordu. Ne var ki Emre; Türkiye’de doğup büyümüş, iyi eğitim almış ve saygın bir üniversitede çalışan bir akademisyenken eşiyle birlikte Kanada’ya taşınmaya karar verdi. Emre’nin maddi açıdan çok büyük zorluklar yaşadığını söyleyemem, üniversitelerde yaygın olan kadro bulamama gibi bir sorunu da yoktu. Ayrıca Ankara’nın en nezih sosyal çevrelerinden birinde yaşıyor ve çalışıyordu. İstediği materyallere orta sınıf bir aile olarak eşiyle birlikte ulaşabildiklerini düşünüyorum. Toplumumuzdaki bilindik ev, araba, sigorta kriterlerden hepsine sahipti. Ailecek sağlık sorunları yoktu. Buna rağmen Emre, birlikte çalıştığımız son zamanlarında oldukça mutsuz hissediyordu. Evet başlangıçta Kanada’daki yaşam standardının Türkiye’den daha yüksek olmayacağının farkındaydı ama yine de iyi bir yaşam kalitesi bulabileceğini düşünüyordu. Denemeye değer diyordu. O halde Emre’nin peşinden gitmesine neden olan yaşam kalitesinin ne olduğunu dilim döndüğünce bu yaşam standardı ile karşılaştırarak açıklamak istiyorum:
“Yaşam standardı ve yaşam kalitesi her ne kadar birbiriyle bağlantılı olsa da bu kavramların farklı anlamlar taşıdığını söyleyebiliriz. Yaşam standardının, temel ihtiyaçların karşılanması ve refah düzeyi gibi maddi unsurlara odaklanırken; yaşam kalitesinin, bu maddi unsurların ötesine geçerek mutluluk, tatmin ve bireysel gelişimi de kapsayan daha geniş bir kavram olduğunu söyleyebiliriz.”
Emre’nin hikayesi bize gösteriyor ki, yaşam kalitesi, sadece maddi unsurlarla sınırlı değil. Daha iyi bir yaşam için vatandaşlarımız bazen yaşam standartlarından ödün vermeyi bile göze alıp ülkemizi terk edebiliyor. Bu bağlamda yurtdışına giden vatandaşlarımızın sadece ekonomik sebeplerle ülkemizden ayrıldığını düşünmek oldukça yanıltıcı olabilir. Bireyin kendini ifade edebilmesi, çabalarının boşa çıkmayacağını bilmesi, topluma katılabilmesi oldukça önemli diye düşünüyorum.
Emre’nin, doğayla iç içe, insanların birbirine saygılı olduğu bir yaşam tarzından çok da fazla bir şey beklemediğini biliyorum. Kanada’da bunu bulabildi mi onu da bilmiyorum doğrusu. Bununla birlikte, Emre gibi beyinlerimizi Kanada’ya çeken şey neyse o ihtiyacı bu topraklarda karşılayabilecek, yaşam kalitesi yüksek ortamlar oluşturmanın yollarını bulmalıyız.
Anadolu topraklarında maddi ve manevi unsurları dengeleyerek hem yüksek bir yaşam standardına sahip olabilir, hem de mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürebiliriz. Hedefim, Emre gibi arkadaşlarımızın gitmemesi ve bir gün geri dönmesi için toplumumuzdaki yaşam kalitesini artıran işbirliği kültürünü kalıcı kılmak.
Özgür Yaşar Akyar; bilgisayar mühendisi, araştırmacı, eğitimci ve bir doğa savunucusu olarak toplumumuzdaki bireysel yaşam kalitesini artırma konusunda tutkuludur. Akademik çalışmaları; eğitim teknolojileri, beden eğitimi ve spor, öğretmen eğitimi, kapsayıcı eğitim ve akıllı öğrenme için blokzincir konularını kapsamaktadır.